Otoyol yapılırken mahvolan sahilleri düzeltebilmek adına (ne kadar başırılı olunur bilinmez) "T" şeklinde taşlardan limanvari yerler yapmışlar.Onların ucuna kadar gitmeyi,orada biraz oturup denizi seyretmeyi isteyen kuzuya kim hayır diyebilir?
Bizi kumsalda karşılayan martıların kenarlarda durup güneşe doğru bakmaları ise "Melekler Şehri"ndeki en sevdiğim sahnelerden birini hatırlattı.
Önüme,arkama,sağıma,soluma oturarak,taşların üstünde ordan oraya sekerek denizi seyrtemek Eylül Ilgın'ı çok keyiflendirdi.Sürekli olarak babasından yeni öğrendiği"Mavili mavili mor çiçek,mavili burdan geçecek"türküsünü söyleyip durdu.
İstedim ki bu güzellikte bir tanede benimle fotoğrafı olsun.K endi kendimize çekince ancak bu kadar oldu.Zaten benim en büyük sıkıntılarımdan bir tanesi bu konu.Ben kızımın heryerde ve herkesle fotolarını çekmeye çalışıyorum ama kimse benimle kızımı çekmek istemiyor:( İstediğim profosyonel makineyi alınca belki eşimde heveslenirde bizi çeker...
Dönüş yolunda,normalde koparmaya kıyamayacağımız güzellikte bir ayçiçeği gördük kaldırımın köşesinde.Eylül Ilgın çiçekleri zaten çok sever,bu işe gizli gizli sevindi.Çıtır çıtır eklerimizi ve gazetemizi alıp çadıra döndüğümüzde herşey bıraktığımız gibiydi.Sessiz ve sakin...Tam kumlarla oynama zamanı...
2 yorum:
BEN DE HATIRLIYORUM O SAHNEYİ O ZAMAN GÖZLERİMDE YAŞ VARDI AMA ŞİMDİ GÜLÜMSEDİM
Bu satırları okuyunca umarım Eylül Ilgın'da gülümser Gamze'm...
Yorum Gönder