18 Kasım 2007 Pazar

SAMSUN KAÇAMAĞI


Hava soğuk ve az güneşli.Biz Eylül Ilgın'la evde ne yapsak diye düşünürken eşim imdadımıza yetişti. Samsunda işi varmış ve eğer istersek bizde gidebilirmişiz.Hiç durur muyuz hemen hazırlanıp yola çıktık.Amacımız ne zamandır gitmek istediğimiz hayvanat bahçesini gezebilmek fakat ne mümkün.Yarım saatlik yolculuktan sonra hava kapattı ve tahminimizden daha soğuk bir hal aldı.Neyse Şans dedik ve hayvanat bahçesini fethetme işini başka güne bıraktık. Samsun'un sahilinde kuzumun "karnaval " dediği lunaparkı gördük,daha doğrusu göstermek istemediysekte o farketti.Babayı işini göreceği yere bıraktık ve biz başladık soğuk Samsun'u dolaşmaya.


"Ben buradakilerin hepsini bilmiyorum ama" diye başlayan sorunun ilk olduğu ama son olmayacağı belliydi.Alt geçidin girişine konan,çeşitli deniz hayvanlarıyla bezenmiş bu adı herneysenin 4 tarafındaki tüm canlılarla teker teker konuştuktan! sonra yolumuza devam edebildik.


Ben içimden "Saçlarına yıldız konmuş,yıldızına da kuşlar!) diye geçirken kuzum çekivermiş bu fotoğrafı.Kuşlar da mola vermek için iyi yer bulmuşlar .


"Anne Atatürk ya attan düşerse?Ben dikkat et diyeyim ona"

Karnaval diye direten kızıma bu çiçeklerin önünde poz verdirmek oldukça zor bir işti.Azcık tehdit durmasını sağladı ama suratını güldürmeye yetmedi:)

Sonunda gelebildik meşhur karnavala,ama hava o kadar soğuk ki kimsecikler yok buralarda.Eylül bir türlü ikna olmuyor geri dönmeye.Hayvanat bahçesi hayal oldu bari karnavalı es geçmeyelim diyorum içimden ama ortalıkta gezinen 1-2 kişininde bizimle ilgilenmeye niyeti yok.Sonunda aval aval bakındığımızı gören biri yanaştı yanımıza,eh şükür yani...

"Şuna binelim"

"İki kişi olmadan çalışmaz abla!"

"Bu olmaz mı?"

"Ona 3 kişi gerek abla"


"Hay senin ablana" dememek için zor tutum kendimi.

Eylül Ilgın dönmeye razı olmuyor,adam atlı karıncayı açmaya...

Tam bu sırada bizim gibi soğuğun haberinde olmayan bir anne-kız yetişti imdadımıza

Atlı karınca çalıştı.Kızımın yüzü güldü.

Tamam,bu karnaval işi de halledildi diye düşünürken,iki kızda söz birliği etmiş gibi dönme dolaba binmek istedi.Gözüm korkmadı değil ama inadı inat kızların.

Şu yukarıda benim 3 yaşındaki minik kızım mı yoksa?Korkamak şöyle dursun her yükselişte basıyor kahkayı.

Çok eğleniyor ama yinede tedbiri elden bırakmıyor.Az daha eli demire yapışacaktı:) Bu kadarı yetiyor Ilgın'a.Güneşli bir günde tekrar gelme sözü alındıktan sonra gidebiliyoruz eşimle buluşacağımız yere.


Neşesi yerine geliyor kuzumun istedikleri olunca.
Zevkle bekliyor babasını ve gülerek sayıyoruz tüm araçları:)


Çok yorulduğu için dönüş yolunda koltuğundan bile kalkmadı güzel kızım.Kimbilir nelerin hayalini kurmak için denizi ve bulutları seyretmeye daldı.

Hiç yorum yok: